14 Ocak 2013 Pazartesi

TÜRK MUTFAĞININ DÜNYA MUTFAKLARI İLE İLİŞKİSİ

Dünyada önde gelen en önemli üç mutfak: Türk, Fransız ve çin mutfağıdır.
Türk mutfağında her yemek başlı başına bir güzellik ve sanattır. Doğaldır, natüreldir, tedavi edicidir ve lezzetlidir. Çeşit acısından sayılamayacak kadar bir zenginlik sergiler.  Zengin bir sofra töremiz vardır. Su içiminden tuttun da oturuş şekline kadar herşey incelendiğinde mutlaka bilimsel bir sebebe dayanır. Atalarımızdan gelen bu töre türklerin yeme içme konusunda dünya ya ders verecek düzeyde bir kültüre sahip olduğunu gösterir. Bende bu muhteşem kültürü araştırıp sizinle paylaşmak istedim tariflerimizi mutfağımızın içinde saklağı gizlemi sağlık sırlarını araştırdıkca ve öğrendikçe sizinle paylaşmak istiyorum. Yazımıza küçük bir anekdotla başlayalım…
              İngiliz imparatorluğu büyük elçisi Sir Edvar Burton İstanbul’da şerefine verilen yemek ziyafetinden sonra kralice Elizabet’e verdiği raporunda yüzden fazla yemek ile karşılaştığını bildirmiştir. Özellikle gül şerbetinin tadını unutamadığını, yemek bitince ellerini buhur suyu denilen (içinde öd ağacı, misk, sandal ağacı ve çicek suları bulunan) çok güzel kokulu bir su ile yıkadıklarını ve bunu çok beğendiğini yazmıştır.
             Dunyayı kendine hayran bırakan Türk mutfağı sadece kendi yemekleriyle yarışabilir. Pişirme teknikleriyle, Baharatlarıyla, sofra adabıyla mutfağımız kendini özel hissettiren bir kültürdür.
Türk mutfağı 3 ana bölümden incelenir.
1. Saray mutfağı                                                      

2. Kanaklar
3. Esnaf lokantaları ve tatlıcılar
Türk mutfağı öğünleri kayıtlarda söyle geçer
1. Sabah
2. Öğlen
3. Akşam
4. Yat geberlik
          Halk arasında gelenek haline gelen toplu yenen yemeklerde vardır;  doğum yemeği, diş buğdayı, sünnet ziyafeti,asker uğurlama, söz kesme, nişan yemeği, nikah yemeği, gelin hamamı, çeyiz asma, kına gecesi, düğün ziyafeti, yüz açma, ölüm yemekleri çeşitlilik gösterir. Dahası kutsal günler ve özel günleride atlamamak lazım.
              günümüzde evin hanımlarının çalışıyor olması zamandan tasarruf adı altında hem kolay hemde hazır yemeklere rağbeti artırmıştır. Geleneksel türk mutfağına has yemeklerin unutulması birçok değerin kaybolmasını kaçınılmaz kılmıştır. Türk mutfağı doğal naturel şifa verme özelliğine sahipken bu gün dondurulmuş ve katkı maddesi  içeren besinlerle bu güzel özelliğinden ne yazıkki giderek uzaklaşmaktadır. Öğrendiğimiz tariflerle belki bu kültüre  biraz olsun tekrar yaklaşmayı başarabiliriz… 
Ama benim aklımda gül şerbeti kaldı blogumuzun adı madem gül lokumu bende blogumu gül şerbetinin tarifiyle taçlandırmak istiyorum.
GÜL ŞERBETİ 
Malzemeleri
1 çorba kaşığı gül mayası
1 bardak toz şeker
5 bardak su
1 fiske limon tuzu veya yarım limon
Kibrit başından az şeker boyası.
YAPILIŞI
1 çorba kaşığı maya 5 bardak su ile kaynatılır. Kaynarken içine limon tuzu, şeker ve şeker boyası atılır. Kaynayıp yaprakların kokusu suya geçince tel süzgeçten geçirilerek buzlu servis yapılır renginin açık pembe olması esastır. 
GÜL MAYASININ YAPIMI 
Miski güller toplanır, 250 gr kadar yaprakları yıkanır beyaz kısımları kesilir (kesilmezse bağırsakları çok çalıştırır) içine 4 bardak şeker ve çok az limon tuzu koyularak elle ovulur. Bütün şekeri içine alıp yaprakların hacmi azalınca bir kavanoza basılır. Yine üzerine şeker doldurularak kavanozun kapağı kapatılarak buzdolabında saklanır. 
GÜL ŞURUBUNUN YAPILMASI    
Güller toplanır, yıkanır, beyaz kısımları kesilerek şişelere basılır. Üzerine su doldurulur. 1-2 parça limon tuzu atılarak güneşte 15 gün bekletilir. Sonra süzülerek şeker katılır. Gül şurubunun içine sıyah kısımları kesilmiş gelincikler atılabilir. Güzel bir renk verir.

Hiç yorum yok: