13 Ocak 2013 Pazar

Dostları ve arkadaşları ikiye ayırmanız gerektiğini öğreneceksiniz…


Üstün başarıya ulaşmak için çok çalışmanın yeterli olmadığını, illa ki başka ''fedakârlıklarda'' bulunulmasını gerektiğini bileceksiniz…
Herkese güvenmeyeceksiniz…
Herkesle samimi olmayacaksınız…
Her söylenene inanmayacaksınız…
İnsanların, sizi istedikleri zaman istedikleri kalıba soktuklarını göreceksiniz…
Herkese arkanızı dönmeyeceksiniz…
Herkese kendinizi açmayacaksınız…
Gerekiyorsa yıllarca yalnız kalacaksınız; sırf kendinizi ''üzülmekten'' korumak için…
Eğer tüm bunları layığıyla yaparsanız, öğrenirseniz, kabul ederseniz, bunlardan etkilenmemeyi başarırsanız; çok başarılı ve mutlu bir insan olursunuz…
Hayatta kalırsınız…
''Siz'' olarak kalmayı başarır mısınız bilmiyorum ama nefes almaya devam edersiniz…
Ben de hayattayım ama ben bunların bazılarını hala kabul edemedim…
Ben hala kendi kurallarımla yaşıyorum…
Ben hala samimiyete, aşka ve sevgiye inanıyorum…
Ben hala ''tek başıma'' ben olmaya çalışıyorum…
Ben hala birilerinin dürüst kaldığını düşünüyorum…
Ben hala içimden geleni yapmazsam ''ben olamayacağıma'' inanıyorum…
Buna rağmen hala nefes alıyorum ve mutluyum sanırım…

8 Ocak 2013 Salı

ADINI SADECE AŞK KOYMALI



Yüklendiğim kelimeler hep başka bir dilin habercisi bugün. Neye atsam elimi tutmuyor, ne anlatmaya çalışsam, aşk kesiyor sözümü. Hangi cümleyi kursam öznesi hep sen. Hangi yaşamda soluklansam imkanı yok, aşk beni durdurmuyor.

Sahi sen kaç zamandır içimdeydin de gün yüzüne çıkarıverdin kendini kendini böyle apansız? Kaç zamandır peşimdeydin de hiçte sıradan olmayan bir günü seçtin yakalamak için ruhumu? Hep duyduğum o adı, ilk defa işitmiş gibi kulağımda yüreğime fısıldayıverdin harf harf  hep bildiğim o yüzü  ilk defa görmüş gibi ince ince. Silinmemecesine kazıyı verdin belleğime göz göz?

Eyy aşk…

Görünen o ki yeni kelimelerin vakti geldi diyorsun  şimdi bana sen, anladım. O halde önce çözülüvermeli önce iplik iplik, çırılçıplak, en içine, en yüreğine kadar, arınmalı… ve sonra yeniden başlamalı; içinde ilk defaymışcasına yaşananların o vazgeçilmez tadı… ve her bir parçayla yeniden ve daha sıkı bağlamalı, bağlanmalı hayata,

Ve adını sadece ve sadece aşk koymalı…

7 Ocak 2013 Pazartesi

Kimsenin kimse için ölmediği bir yüzyılın kadınıyım.

Ben seni bir zamanlar sevmiş miydim?
O kadın ben miydim, emin misin?
Sana da söylemiş miydim “gidersen ölürüm, sensiz yaşayamam” gibi bir şeyler?
Ne yalancıyım!
Ben her aşkı masal, her masalı da gerçek sanırım.
Bu benim sanırım.
Bak hala yaşıyorum.
Kimsenin kimse için ölmediği bir yüzyılın kadınıyım.
Ayrılığa alışığım!
Tenim de yara tutmuyor artık eskisi gibi.
Yaralarım başa çıkabileceğimden daha derin olmuyor.
Ve yaralanmak, eskisi kadar değmiyor hiç kimseye…
Oysa istemez miyim sanıyorsun uğruna kitaplar yazılacak bir ayrılığı?
Yarım kalan şarkıları tamamlamak istemez miyim?
Bağıra çağıra ağlamak istemez miyim sanıyorsun?
İsterim…
Ama ne Necla o eski Necla, ne de Nejat eski Nejat.
Türk filmlerinin acıklı sonlarına benzemiyor şimdiki ayrılıklar.
Kimseyi kendinden alıp götürmüyor dolayısıyla da aşklar.
Herkes kendinde kalıyor.
Herkes kendine kalıyor…
Ne yapayım söyle?
Hâlâ “bir aşk uğruna ölebilir olmak" için, ne yapayım?
Yüzyıla kafamı tutayım?
Yoksa direnmemiş gibi mi yapayım bunca ayrılığa?
Bunca yarayı sarmamış, saramamış gibi mi yapayım?
“Mış” gibi yapamam bilirsin hiçbir şeyi.
İnsan her ayrılıkta biraz daha alışıyor..